Tezer Aktay
Alef

İki polisimiz var. Birbirlerine ne kadar benzemeseler de aslında çok fazla benzeyen. Yılgın, yaşlı kurt Settar. Ve acılarını daha az gösteren, daha hevesli, yakışıklı ve cool Kemal. İkisinin ortak noktası ise geçmişte yaşadıkları büyük kayıp ve acılar.
Dizide bir Sinematografi var ki… Değmeyin keyfimize. O gri, yağmurlu İstanbul’da yanan farlar.. Pas kokusunu burnumuza kadar getirebilen o ilk baskın sahnesi. (Merak etmeyin. sıfır spoiler).
Oyunculuk, senaryo, kurgu olur veya olmaz. İlerleyen bölümlerde anlayacağız bunu. Ama şu iki bölüm şimdiden görüntü yönetmeninin işini bildiğini ispatladı bize. Renkler, kamera açıları, vurgular, ışık, kadraj, tonlar tadından yenmiyor.
"Tesadüfler, Tanrı'nın kendini ifşa yöntemidir."
Spoiler olmadan özetimizi geçelim. Yavaş yavaş emekliliği gelen sorunlu ve hayattan bezmiş polisimiz Settar ile yabancı memleketten gelmiş polisimiz Kemal ortak olurlar. Cinayetler başlar. Ve süreç ilerledikçe anlarız ki bunlar hiç öyle sıradan cinayetler değildir.
Dizi daha ilk iki bölümden Osmanlı tarihi, mevlevilik, alevilik, islam, tarikatlar v.b. çok değişik konulara değindi. Salt polisiye izlemeyeceğimiz belli. İş öyle her zaman izlediğimiz mesaj veren katil, olayı çözen komiser değil yani.
Dizi ağır olarak melankolik ve karanlık ilerlese de küçük küçük trajikomik sahneler de sunacak gibi. Şiveli-kızgın emniyet amiri, büroda toplanan ekipteki “şapşal” ama iyi niyetli Cihangir’imiz gibi.
İlk iki bölümü geçer not aldı benden. ağızda bıraktığı “şahsiyet” tadı, akıcılık, senaryo… kayeye umarım. Yoksa Fx dizisi beklerken Cinayet Süsü olmasın fıstık gibi proje. Bu beni üzer.
İlk iki bölümü geçer not aldı benden. Ağızda bıraktığı “şahsiyet” tadı, akıcılık, senaryo… Mükemmele yakın.
Karantina günlerinde ilaç gibi geldi vallahi.
Puanım 7/10.
Bunu seven bunu da sevdi: Bozkır
Herkese iyi seyirler efenim .