top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıTezer Aktay

Lviv


Özet: Tam 6 gece 7 gün bulunduğum, kadınları aşırı güzel, mimarisi muazzam, insanı nazik, yeşili bol, çok ucuz, 1 saat 45 dakika uçuş mesafeli Ukrayna şehri.


Detaylı anlatım: Bilet tamam, hotel-hostel her şey tamam. Şu an hava alanında uçağınızı beklediğinizi hayal ederek başlıyorum satırlarıma. Öncelikle Lviv'de hiç bir yerde hiçbir şekilde TL bozduramayacaksınız. Burada bütün paranızı Euro'ya çevirmeniz ve indiğinizde Lviv Hava Alanı'nda Grivna'ya çevirmeniz gerekecek.


Lviv Hava Alanı muhtemelen Alibeyköy aktarma tesisinden daha küçük ve daha tenha. Sadece iki döviz bürosu var ve istediğiniz miktarı karşılayamama ihtimalleri yüksek.


İndiniz Lviv'e. Her şey iyi hoş. Girdiniz pasaport kontrole. Dünyanın en güzel pasaport memuru hanımefendileri size 'First time in Lviv?' diyecek. Siz de "Evet" diyeceksiniz ve arkanızda duran polis memuruna seslenip sizi bir odaya götürecekler.


Siz Taliban, Işid veya Müslümansınız diye mi? Hayır. Neden inanın ben de bilmiyorum. Üzerinizde ne kadar paranız olduğunu soracaklar. Görmek isteyecek ve kamera ile fotografını çekecekler. Sonra klasik sorular. "Neden geldin?". "Nereye gidiyorsun?". "Kaç gün kalacaksın?". "Türkiyedeki işin ne?". Korkulacak hiç bir şey yok. Bu işlemleri yapıp buyrun ediyorlar sizi. Türk olmakla falan da alakası yok bu arada. Çinli minli de vardı benden önce odadan çıkan.


Sonradan Ukraynalı dostlarımdan öğrendim. Bu odada dikkat etmeniz gereken üç şey var.


1) Güleryüzlü olmak. 'Hay s*keyim yapacağınız işi', 'Nereden çıktı bu şimdi?', 'Neden beni aldınız o geçti' falan ayaklarına hiç girmeyin. Gerek yok. Burada katlanamadığınız 15 dk için tatil planınız yalan olmasın. Köprüyü geçene kadar...


2) Tek amacım Lviv. .. Diyelim ki sizi bir sebepten hiç sevmediler ve işi yokuşa sürüyorlar. Size "Ooo sen burdan Polonya'ya da akarsın" (Schengen'iniz varsa), 'Ooo sen buradan Kiev’e akar orda bir hatuna kapılırsın" (Schengen'iniz yoksa). Gibi tuzak sorular sorulabiliyor. Bunlara kesinlikle düşmeyin. "Aaa harbi ya. Sıkılırsam bi' Kiev yaparım trene atlar" falan demeyin sakın. Tek amacınız Lviv. Özellikle Lviv için geldiniz ve bir tek orayı görüp döneceksiniz.


3) Turistim... Olur ya kız arkadaşınız vardır. Okulun bilmem ne derneği ile bir sergi, turnuvaya gelmişsinizdir falan. Geliş sebebiniz ne olursa olsun "turist" deyin.


Çünkü belge istemeye bayılıyorlar. Sallıyorum "Okuldan izin belgesini göster o zaman." "Ögrenci belgesi madem", "Kız arkadaşın nerede çalışıyor, adı ne?" falan bir yığın tantana. Gerek yok.


Çıktınız hava alanından. Otobüsu sallayın. Hem dünyanın ilk otobüsleri gerçekten. Yolda dağılabilir. Hem de 55 saatte bir geliyor. Taksiye binin. Burada dikkat etmeniz gereken de şu; Maksimum 150 Grivna veriyorsunuz. Bu onun için zaten servet. Üzerine verdiğinizde ekstra kazıklandığınızı bilin. Ve asla taksimetre açtırmıyorsunuz. Anlaşıp binin, açık kapı bırakmayın.


Benim naçizane hepsini gördüğüm ve tavsiye ettiğim listem aşağıdaki gibi:


Museum Arsenal: Askeri müze. Benim baya hoşuma gitmişti. Birinci ve ikinci dünya savaşında Ukrayna'nın kullandığı silahlar sergileniyor.


High castle: Buraya kesinlikle aç gitmeyin. tepede yiyecek hiçbir şey yok. Bizde olsa büfeye, alabalık tesisine boğarlardı.


City tower: Rynok Square'da belediye binasının tepesi. Manzara mu-az-zam. Tek eksisi aşırı dar ve up uzun bir yukarı çıkışı var. Nefes nefese kalış.


Kukadu club: Strip Club ama aynı zamanda müzikleri ve içkileri de şahane. Normal konserler de yapılmakta.


People Club: Türkler, gold digger'lar, paralı askerler... Sadece hafta sonu tercih edin derim. Sırf gezmek için bir kere uğranır sadece.


Picasso club: Sadece yerel halkın takıldığı, genelde üniversitelilerin kulüp. Henüz Türkler keşfetmemiş. Kapıda "ilk gelişiniz mi?" diye soracaklar. "Evet" derseniz almıyorlar, "Aa hayır dün de geldim ya. Sen de buradaydın hatta sanırım?" deyin. O zaman bölüm sonu canavarı gibi olan abi önünüzden çekilecek.


Chocate Factory: Mü-kem-mel! Rynok Squar'de bulunan çikolata fabrikası. Mazo Cafe'nin yanında. El yapımı çikolata yapıyorlar. Topuklu ayakkabıdan, arabaya, dev kalpten, Ukrayna Bayrağına çeşitli kalıplar var. Hediyelik eşya için birebier. En üst kata çıkıp müthiş şehir manzarasıyla bir çikolata için derim.


Kryjivka: Lviv'in en ünlü mekanı. Rynok Square'de. Bir nevi militarist kafe. Bir mahzene iniyorsunuz. Kapıyı tıklatıyorsunuz. Asker kapıdaki gözlem yerini açıp "bağımsız Ukrayna" diyor sizde "yaşasın Ukrayna" diye bağırıyorsunuz. Kapıyı açıp sizi içeri alıyor. Girişte bir de tekila shot ikram ediyor. İçerisi İkinci Dünya Savaşı temalı. Makinalı tüfekler, miğferler falan. Ayrıca asker kostümüyle fotoğraf çektirebiliyorsunuz. Ukrayna teğmen üniforması ile.


Coffe Manufacture: Mekanın ekstra bir değişikliği yok. Fabrika dediğime de bakmayın. Üç katlı bir bina. Ama kahveleri gerçekten şahane.


Mazo kafe: Mazoşizmin isim babası burada doğmuş. Bu kafede onun anısına açılmış ve mazoşizm temasına sahip. Masanıza geçerken ve masanızdan kalkarken ufak kırbaçlar yiyorsunuz. Onun dışında mumlu, buzlu kırbaçlı özel servisler de var. Beş dakika falan sürüyor.


Zanzibar: Yine Türklerin henüz keşfetmediği yerel nüfusun takıldığı club. İçkiler ucuz, insanlar güzel.


Onun dışında başta Ermeni Katedrali olmak üzere tüm katedralleri ve kliseleri gezin. Hepsi muazzam ve hepsinin bir hikayesi var. Zaten hepsi Rynok'ta toplanmış durumda.


Peki "Ne yapmamalıyım?" diye soracak olursanız kendinize. İşte cevaplar.


Yeni tanıştığınız insanlara hemen Türk olduğunuzu söylemeyin. Özellikle yalnızsanız. "Bayi toplantısına gidiyoruz eheheheh" gençleri yüzünden pek sevmiyorlar bizi (haliyle). Nerelisin kısmını iyi bir insan olduğunuza ikna oldukları zamandan sonrasına saklayın.


Asla ama cidden asla Rusya'yı övecek, güzelleştirecek bir şeyler bilerek / bilmeyerek yapmayın. Baya dayak yiyerek mekandan kovulanı gördüm. Tiksiniyorlar.


Merhaba, teşekkürler, hoşçakal gibi basit cümleleri Ukraynaca söylediğinizde fazla hoşlarına gidiyor. Rusça yerine bunları kullanmakta fayda var. Tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla kişi tahmin edemeyeceğiniz derecede Türkçe biliyor. Sektirirken, küfrederken dikkat edin. Bu arada şehrin aşırı ama aşırı ucuz olduğunu zaten her yerde okumuşsunuzdur. O yüzden o toplara hiç girmedim.



Kendinize iyi bakın. Hoşçakalın! Duyaku!


T.

コメント


bottom of page